- Published on
Ben inanmak değil, bilmek istiyorum safsatası
- Authors
- Name
İnanç kelimesi çoğu zaman yanlış bir şekilde delilsiz, körü körüne, dogmatik bir şekilde bir iddianın doğru olduğunu düşünmek olarak algılanır. Oysa bu düşünce yanlış ve absürttür, zira inançlar ikiye ayrılır: Gerekçelendirilmiş inançlar ve gerekçelendirilmemiş inançlar. Bir şeyin doğruluğunu rasyonel bir sebepe sahip olmadan kabul eden kişiye “gerekçelendirilmemiş inanç sahibi” deriz. Gerekçelendirilmiş inanç sahipleri ise, herhangi bir makul gerekçe ya da delile bağlı olarak bir iddianın doğru olduğunu düşünenlerdir.
Kimi yeni ateistlerin “Ben inanmak değil, bilmek istiyorum.” dediğini, kimi radikal dindarların ise “Ben inanmıyorum, biliyorum” dediğini duyarız. Oysa bu söylemler saçmadır, zira bilginin kendisi, doğru olma özelliğine sahip gerekçelendirilmiş bir inanç türüdür. Bu şekilde, doğruluk özelliği olan tüm önermeler gibi Allah'ın varlığına (teizm) ya da yokluğuna (ateizm) olan inançlar da elbette inançtır ve her inançta olduğu gibi gerekçeli ya da gerekçesiz olabilir.
Peki bir inancın gerekçeli olması nasıl sağlanır? Mesela ampirik iddialar elimizdeki en güçlü gerekçelendirme araçlarından olan deneysel ve bilimsel verilerle temellenebilirler. Örneğin “Güneş görmeyen çiçekler ölür” önermesini temellendirmek için deney ve gözlem metodunu kullanabiliriz.
Diğer taraftan bilim ile gerekçelendiremediğimiz birçok iddia da vardır. Allah’ın varlığı gibi deneysel yani ampirik olmayan iddialar saf gözlem ve deneyle temellendirilemezler. Bunun yanında, zamanın doğası gibi potansiyel olarak ampirik olduğu halde, yeterli gözlem ve deney yetisine sahip olmadığımız için ampirik olarak temellendiremediğimiz sorular da mevcuttur. İşte bu tip sorular felsefenin alanına girerler, felsefede bu sorulara elimizdeki kısıtlı veri üstünde akıl yürütmeler yoluyla cevaplar ararız.
Argümanlar, bir inancın doğru olma ihtimalini arttıran, iddianın kendisinden bağımsız gerekçelerdir. Argümanlar, bir iddiayı matematiksel kesinlikte ispatlayacak kanıt değildir. Hiçbir ilginç felsefi soruyla ilgili böyle bir kanıt vermek mümkün değildir. Argümanlar öncüllerle savunulur. Öncüller, argümanın sonucunu savunmak için kullanılan ara gerekçelerdir. Bunların, doğru olma ihtimalinin, yanlış olma ihtimalinden fazla olması argümanı başarılı kılmak için yeterlidir, başarılı argümanlar getirilen bir iddiaya inanmak ise rasyoneldir. Sonuç olarak, hiçbir felsefi görüşe inanmak için kesin ispat aranmaz, ki böyle bir ispat muhtemelen mümkün değildir.
Çoğu zaman, "Allah'ın varlığı veya yokluğu kesin olarak gösterilemez, dolayısı ile inancın konusudur" gibi ifadelere rastlamak mümkündür. Bu ifadelerde inanç kavramının yanlış kullanımı yanında, bu cümlenin yarattığı beklenti de doğru değildir. Dış dünyanın ve sizin bir bilgisayar simülasyonu olmadığını, elinizde tuttuğunuz kağıtların gerçek olduğunu da matematiksel olarak ispatlayamazsınız. Ya da etrafınızda gördüğünüz insanların çok zekice tasarlanmış, bilinçsiz robotlar olmadığını da matematiksel olarak ispatlayamazsınız. Ancak bu aldığınız havanın gerçek olduğu ya da annenizin bilinçli bir varlık olduğu inançlarınızın gerekçelendirilmemiş dogmatik inançlar olduğu anlamına gelmez. Biz aslında %100 emin olmadığımız pek çok şeyi doğru kabul ederiz, doğruluğuna inanırız ve bunu yaparken kendimizi dogmatik olarak görmeyiz.